Ceyda Torun ile Kedi'yi Konuştuk

Image

KÖL 95’ Mezunumuz Ceyda Torun, Kedi belgeseli hakkında merak ettiğimiz soruları yanıtladı. Çocukluğunun İstanbul’da sokak kedileri ile birlikte geçtiğini söyleyen Torun, bu belgesel ile İstanbullulara aşık oldum diyor. 35 kedi hikayesi ile çıkılan bu yolda 7 kedi ile maceralarını nasıl tamamladıklarını anlatıyor.

Ceyda Kimdir? Neden Kedi? Proje nasıl doğdu ve gelişti?
Çocukluğum Caddebostan’nın arka sokaklarında kedilerle geçti ve hep onlarla iligili bir proje yapmak istemiştim. Projeye ilk başladığımızda tam olarak nasıl bir film olacağınıi bilmiyorduk. Çekimlerden bir sene evvel, 2013’un yazı, araştırma çekimi yaptık ve bu aşamada her türlü açıyı denedik. BBC yada “March of the Penguins’ tarzında bir film çekemeyeceğimizi hemen anladık; o kadar büyük bir bütçemiz olamayacaktı; ve kedilerin hikayelerini araştırırken tanıştığımız, konuştuğumuz İstanbulluların aslında belgeselin önemli bir parçası olmaları gerektiğini anladık. Araştırma ve çekimler sırasında bir sürü düşünür (profesör) ve sanatçılarla da oturup konuştum, hem kedileri, hem insanlığı, hem de İstanbul’u. O konuşmalar sonucunda çektigimiz yedi kedinin hikayelerini nasıl sıralayacağımı, nasıl bir duygu yakalamamız gerektiğini tasarladım.

Kaç ülkede ve kaç kişi tarafından izlendi?
Gösterimler hala devam ediyor ama Amerikan gişesinde neredeyse 3$milyon’a geldik - yani tahminen 300,000 kişi gördü - Avusturalya, Avrupa’da bu güne kadar açılış yapan şehirlerde çok sayıda kişi gördü, ve çok yakında Asya’da gösterime girince tam ne kadar daha büyüyebilir göreceğiz.

Kedi Belgeselinin bu kadar büyük bir etki yaratacağını düşünüyor muydun?
Her film yapan, fikrinin başarılı olacağına inanır yoksa senelerce o proje üzerinde çalışmak mümkün olamaz. Biz başarılı olacağımızı ümit ediyorduk elbette, kedilerin cazibesinin evrensel olduğunu düşünüyorduk. İlk başvurduğumuz festivallerden ve satış şirketlerinden olumsuz tepki aldık. Ama hep devam etmek, tekrar tekrar denemek gerekiyor bizim sektörde ve şansımıza, doğru ortamda, doğru dağıtım şirketi ile filmimizi seyircilere iletebildik. Elestirmenler de o kadar olumlu tepki verdiler ki, Amerika’da tanınan, konuşulan bir film oldu Kedi.
Filmin kalbimden gelen bir film olması için her aşamada hem kendimle hem de etrafımdaki dostlarımla sürekli yüzleşmem gerekti. İstanbul’un sokak kedileri, İstanbul’un kendisi, benim için çok değerli. Çocukluğumdaki en yakın dostlarım binamızın arka bahcesindeki Boncuk ve yavruları oldu. Onlara çok şey borçluyum. Keşke 30 sene evvel biri bu belgeseli yapmış olsaydı diye düşünerek, ne olursa olsun bu özel ilişkiyi, bu kedilerin güzelliğini, insanlarımızın ve şehrimizin aslında ne kadar güzel olduğunu kendimize hatırlatan, ve 30 sene sonra seyrettigimizde değerini hala bildigimiz hikayeler yakalamak istedim.

Dünyada ne gibi ilginç tepkiler aldın?
Hemen hemen her yerden tepkiler aynı. Hem kedileri böyle sofistike gösterdiğimiz için mutlu olanlar var hem de içimizi açan, bu sıkıntılı günlerde biraz da olsa rahat nefes almamıza izin veren bir film seyretmekten keyif alanlar…

Filmin başarısı hayatında ve projelerinde ne gibi değişimler yaratıyor?
Çok tatmin edici bir his çünkü senelerce uğraştığın sektörde sonunda bir başarı yakalamak insana yeni bir motivasyon veriyor, yoksa cok zor. Şimdilik bir sürü yeni potansiyel proje oluştu önümüzde, umarim bir sonraki projemizle de başarılı olabiliriz.

Senin oturduğun sıralarda oturmuş Koçlular’a bir tavsiyen var mı?
Eğer çok severek yaptığın bir iş varsa pes etme ve esnek olmayı unutma. Ben belgesel filmi çekmeyi hiç düşünmüyordum, aynı zamanda on sene evvel bir kedi belgeseli bugün gördüğü ilgiyi göremezdi. Bu yüzden yaratıcı sektörlerde ne zaman ve nasıl bir proje ile başarı yakalayabileceğin belli olmaz, esnek ve dayanıklı olmak gerek!