Olimpiyat Fotoğrafçımız Mine Kasapoğlu

Image

Olimpiyat oyunlarının resmi fotoğrafçısı Mine Kasapoğlu KÖL 95’ mezunu. Özellikle ekstrem sporlar ve hareketli portleri çekmeyi seven Kasapoğlu, kızlarımdan sonra en büyük tutkum snowboard ve fotoğrafçılık diyor. Aynı zamanda eski Türkiye snowboard şampiyonu olan ünlü fotoğrafçı, 2003’te Paris’te Speos Photographic Institute’dan mezun olmuş. Kendisini daha yakından tanıyalım; -Mine Kimdir? 1995 mezunu, Koç Özel Lisesi’nin açıldığı sene giren ilk öğrencilerden biriyim. Snowboard yapmak ve fotoğrafçılık en büyük tutkularım, kızlarımdan sonra tabi. 1999 senesinden beri fotoğraf çekiyorum. Aynı zamanda eski Türkiye şampiyonu, milli bir snowboardcu ve snowboard antrenörüyüm. En büyük hayalim 2010 Vancouver Olimpiyatlarında yarışmaktı. Sporcu olarak kalifiye olamadım maalesef ama fotoğrafçı olarak gitmek için çok uğraştım ve 2010 Vancouver Kış Olimpiyatlarında resmi fotoğrafçı olarak katıldım. Türkiye’yi Olimpiyatlarda bir şekilde temsil etmenin gururu var içimde. Şu ana kadar 4 kış Olimpiyatı ve 4 yaz Olimpiyatında fotoğrafçılık yaptım. Bu günlerde Pyeong Chang’da yapılacak kış Olimpiyatlarına katılmaya hazırlanıyorum, fotografçı olarak tabi. -Fotoğraflamaktan en çok keyif aldığın şey nedir? Duygu. Fotoğrafları hem çekerken, hem de paylaşırken bir duygu transferi yapıyoruz aslında. Benim keyif aldığım tarafı bu. Olimpiyatları çekmek beni bu yüzden çok heyecanlandırıyor. Duyguların en dorukta olduğu sihirli anlara tanık oluyorsunuz orada. O anları hissedip, yakalayıp, paylaşabilmek beni çok mutlu ediyor. -Neden Spor Fotoğrafçılığı? Kendi sporculuğumda yaşayamadığım heyecanları çektiğim fotoğraflarda yaşıyorum. Telefoto lenslerle fotoğraf çekerken sporculara çok yakınlaşıyorum ve onların yarış öncesi, yarışırken ve tam yarış sonrası duygularını adeta hissedebiliyorum. Bu bana çok heyecan veriyor. -Olimpik sporcuları fotoğraflamak nasıl bir duygu? Elit sporcuları hayatlarının en fit en hazır noktalarında çekmek bana acayip heyecan veriyor. Hayatları boyunca bu an için çalışmışlar. Benim en sevdiğim anlardan biri tam yarış başlamadan, potansiyel enerjinin en yüksekte olduğu anlar. Her şeyin mümkün olduğu, hikayenin daha yazılmamış olduğu o sihirli anlar. Profesyonel atletler bu zamanlarda o kadar konsantre oluyorlar ki yüzlerindeki ifadelerden kazananı kaybedeni bile anlayabiliyorsunuz. -Yakında gerçekleşmiş ve gerçekleşecek bir sergin olacak mı? Rio Olimpiyatlarında 4 fotoğrafçı olarak sahne arkasında çalışmalar yapıp bir sergi ve kitap oluşturmamız istendi. 3 Amerikalı fotoğrafçı arkadaşım ve ben, Türkiye’yi temsil eden bir kadın. Çok gurur verici benim için tabi. Bu çalışmalarımız Kasım ayına kadar Lausanne’da Olimpiyat müzesinde “The Art of Sports Photography - Rio 2016 seen through the lenses of four photographers” adlı sergide sergileniyor. Sergide gösterilen fotoğraflarla Rio 2016 : The Olympic Games through the Photographer’s lens - adında bir de kitap basıldı. -Koç Özel Lisesi’nin hayatına neler kattığına inanıyorsun? Koç Özel Lisesi bana sevdiğim şeylerin peşinden koşmayı, kendi problemlerimi çözebilmeyi ve en önemlisi arkadaşlığı öğretti. -Senin oturduğun sıralarda oturmuş Koçlular’a bir tavsiyen var mı? İnsanlar zaman ilerledikçe hayatta bazen sevdikleri şeyleri unutuyorlar ve bir daha bulmaları zor oluyor. İç sesinizi dinlemeye şimdiden başlayın ve tutkularınızın peşini hiç bırakmayın.